Düşler Kabristanı

Hep kavşaktayım
Vazgeçtim ona çıkmayan her yoldan
Kuzey, bütün yolların çıkmazı
Ve ne geldiyse geldi başıma kuzeyden

Zaten karaydı hep denizi
Dalgalar oldum olası hırçın zaten
Ve beni deve kuşlarının kanatlarına,
Mavisiz ve yıldızsız göğe
Mahkûm eden
Katil sularıydı kuzeyin

Önce çıra gibi tutuştu ellerim
Ardından yüreğim
Kalbimden öptü gözler
Sevdalandım sonra biraz
Karardı gökyüzü yağmur yağdı
Sevdam yağmura değdi
Sonra ıslandım
Titredim esen yıldızlarla
Üşüdüm sevdadan
Sıkı giyinmiştim oysa…

Şimdilerde
Şizofrenik bir sancıdır yaşadığım
Bir nefesimle kararıverir aklar
Bir ateş böceğidir parlar
Parmaklarımın arasındaSonra alarak güneyi sırtıma
Sıcak dumanlar savuruyorum
Uyuyan kente ve doğmayan güneşe…
Kirpiğimle kaşım arasına sıkışan
Ve umuda uçan kuşların
Rengârenk kanatlarında
Gözlerinin gölgesine sığınıp
Masmavi düşlere dalıyorum sonra

Sonra, kulağımı okşayan serin bir esinti
Kadife sesiyle mırıldanıyor içeriden biri
“Nâzende sevgilim yâdıma düştün…”
Avcumuzda yıldızlar
Yanı başımızda nar ağaçları
Bir mum aydınlığı
Rüzgârla dans eden yaprak
Altından ırmak akan sedir
Ve asırlık çınarlar
Çınarın gövdesine asılı
Minicik benî âdem yuvası
Ve komşusu olduğumuz kuşların
Huzuru besteleyen cıvıltıları…
Birden
Gözlerimin kapaklarına gizlenen
Üçayaklı dev uyanıverir
Sehpa devrilir
İlmek ilmek boğulur kurduğum düşler…

Geriye kalan
Yağmuru olmayan bir gün
Enkazı yıkılan hayallerin
Esir düşen duygular sonra
Ve çığlıkları kahreden hüznün
Ahlar, vahlar, eyvahlar…
Sevda yıkıntıları ve ölü düşler
Düşler öldükçe
Yetim kalacak kuşlar
Ve üşüyecekler
Ve üşüyecekler…

Emre BAŞOĞLU
Mart-2014

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir